Thursday, April 26, 2007

Zor zamanlar


Yunus ispanyolcasinda ilerliyor, ama yavas yavas. Aslinda butun dillerde, yani Turkce de Ingilizcede de ilerliyor, anlama acisindan. Ama hepsi de yavas, ve ben de buna uzulup duruyorum. Bir sey anlatmak isteyip anlatamadigi anlar, belki bir yil once olsa gozume cok sirin gorunecekti ama simdi yasitlari bicir bicir konusurken icime dert oluyor. Sosyal acidan resmen onunde bir duvar dikili, ustelik bunun suclusu da benim. Yani ne kadar iste cok dilli olmasi iyi filan da desem, o anlarda icimden gecen asagi yukari bu oluyor. Keske bunu paylasabilecegim biri olsaydi. Yani aslinda cok dilli cocuklari olan arkadaslarim var, ama onlarin oykuleri Yunusunkinden biraz farkli. Ornegin 1.5 yasindan once neredeyse hic duymadigi bir dilin konusuldugu ulkeye hop diye geliveren bir cocuk tanimiyorum. Zaten Yunusun asil dezavantaji da bu bence, yani 1 yasinda, tum dil becerileri gizli gizli gelisirken tek duydugu dilin, su an konusmak durumunda oldugu dil olmamasi. Turkceyi sadece annesi konusuyor, cocuklar da cevrede konusulan dili konusmaya calisirmis cunku farkli olmak istemezlermis. Ona yardim etmek isteyip edememek ne kotu, ama sanirim bu dertler 4 yasinda bir yerlerde azalmaya baslayacak. Yani Agustos’da Kanada’ya gidiyoruz, ondan sonra anne babasinin aralarinda koustugu dille cevre dili ayni dil olacak. Ispanyolca babasinin, Turkce annesinin dili olacak, sanki daha bir yerine oturacak gibi geliyor. Ayrica Kanada’da onun gibi daha fazla sayida cocuk var, ne bileyim, cocuklari cok kucukken Kanada’ya gocmus bir suru aile var ne de olsa. Hadi gayret aslan Yunus!