Bambaska bir on gun yasadim. Bir kere uzun suredir ilk kez tek basimaydim, kendimla basbasa olmak hostu. Ikincisi yepyeni bir hayat kurmanin heyecani. Ama Pabloyla Yunusu da cok ozledim. Yarin sabah geliyorlar.
Tekrar ingilizceye donmek guzel, her soyleneni anlamak muhtesem bir guc duygusu getiriyor insana, daha dogrusu, dogal olan bu tabii ki ama her soyleneni anlayamamak insani acaip zayif hissettiriyor, anlamak icin harcadigin cabayla surekli yorgun olmak da cabasi.
Arjantin'de iki yil guzeldi, oyle dolu gecti ki sanki 10 yil yasadim orada. Hepimiz icin iyi oldu aslinda, Pablo kendi ulkesiyle yuzlesti, Yunus babasinin ulkesini tanidi, ben de Pablo'nun ulkesini daha iyi tanidim, ve yilar once diledigim bir sey gerceklesmis oldu.
Muhtesem insanlar tanidim, umarim hayatimdan hic cikmazlar, her gidisimde gorebilirim. Yaslilik korkumu tekrar dusunmemi saglayacak 77 yasinda bir bayan tanidim, 8 ay evinde olen esinin kitaplarini katalogladim, harika bir deneyimdi. Yuzyuze hic tanismamis oldugum ama ic dunyasina bayagi bir yolculuk ettigim profesoru tanimak da cok guzeldi. Beni cok etkiledi bu insanlar, simdi profesorun kutuphanesinin kapisinda asili sakamsi tabela calisma masamin uzerinde duruyor. Benim icin kutuphanecilik tutkumun ikonu oldu cikti.
Arjantin'da yasarken bir cok seye kizdim, ofkelendim, ya da uzuldum. Boyle olmamasi gerek dedim, tipki Turkiye'de oldugu gibi. Belki Turkiye'ye benzedigi icin, daha once yasadigim hic bir yeri boyle benimsemedim sanirim. Japonya'da hosuma gitmeyen seylere gulup gecmeyi ogrenmistim, Amerika'yi sevmemek zaten dunyanin en kolay seyi (Amerikalilardan degil super guc Amerika'dan bahsediyorum) ama Arjantin'de bir seyler yapmali hissi cok daha gucluydu, yani misafir hissi daha azdi. Belki de Pablo ve Yunus nedeniyle.
Cok onemli bir ders benim icin: Hep latinlerin coskusuna, keyif duskunlugune hayran kalmisimdir, bizim gibi hop diye parlamamalari, karsisindaki kisiye kizsalar bile kolay kolay belli etmemeleri de cok hosuma gitmistir. Ama madalyonun obur yuzunu orada yasayinca gordum. Keyif duskunlugu ile hayatin tadini cikarma arasinda fark var. Keyiflerine duskunler ama bu nedenle baslarina gelenlerden sikayet de ediyorlar. Hem keyfini yasayan hem de sonuclarina katlananlar varsa helal olsun. Hop diye parlamamalarina gelince, oyle hop diye kizivermek hos degil ama ikiyuzlu olmaya da gerek yok. O ikisinin de arasini bulana helal olsun.
Tekrar gorusmek uzere sevgili Arjantin...
Yunus'a gelince, simdi onun icin yeni bir deneyim basliyor. Bu kez ingilizce konusulan bir ulkede yasayacak, cok yakinda ingilizce yuvaya gidecek. Isin kolay tarafi cevresinde onun gibi bir cok cocuk olacak, cunku yabancilar ya da gocmenler bu civarda cogunlukta. Bir diger isin kolay tarafi, annesiyle babasi arasindaki dil, sokaktaki dille ayni olacak, bu da sanki daha az kaotik. Turkce annesinin dili, Ispanyolca babasinin dili olacak, geriye kalan her tur konusmanin dili de Ingilizce olacak.
2 comments:
Kanada'ya hosgeldin, peki biz yakin miyiz acaba Deniz? Ya beni hatirladin mi ?
Bizim ailede de Italyanca,Ingilizce, Almanca, Fransizca, Friulano, Türkce ve Almanca konusuluyor. Kiminle nece konusmam gerektigini sasiriyorum bazen, ki benim ilk dilim Türkce idi, hepsi biraz daha sonra tek tek geldi.
Merak etmeyin, minikler hepsini tek tek ögreniyor ;). Latince kökenliler zaten birbirinin ayni. Sadece Türkce farkli bir yapiya sahip- ve ona göre düsünce istiyor.
Cok sevimli bir cocuk Yunus..
Sevgiler,
Post a Comment