Geriye sayim basladi. Bir hafta sonra yeni bir sehir, yeni bir ev, yeni bir yuva (cocuk), yeni bir bakkal, yeni bir supermarket, yeni bir sokak, yeni arkadaslar, yeni komsular, yeni cocuk parklari, vs vs. Eski korkulu heyecanlara ne oldu bilmiyorum, sadece yorgunluk ve olsun da bitsin hali.
Ozlem'in dedigini yapacagim, kimseyi mimlemem ama tamam mi.
1. 10 yıl önce ne haltlar işliyordun bakem?
1998 Temmuz galiba Turkiye'de tatildeydim, ya da gitmeye hazirlaniyordum. Belki de Izmir? Evet Ozlem Ebru Izmir'deydi o zaman. Bunalimdaydim, ne Japonya'daydim ne Turkiye'deydim kafaca. Donerken bavuldaki tahin konservesini bomba sanmislardi.
2. Belli bir sıraya dizme zahmetine katlanma ama, bu gün için yapılacaklar listendeki 5 şeyi şıp diye söyler misin?
Bugun bitti, yarini soyleyeyim: Ceviri yapacagim. Enformasyon teknolojisinin koy halkina nasil yararlari olacagi hakkinda bir yazi yazmam gerekiyor. Bergama-Ovacik olabilir. Kutu dolduracagim. Hamambocegi oldurecegim. Parkta cene calacagim.
3. Tıkınmaktan hoşlandığın bir iki abur cubur de hele?
Hurmali kareler, cikolatali kuru uzum.
4. Şİmdiye dek hangi şehirleri ya da sokak, mahalleleri varlığınla onurlandırdın?
Bogaz sokak, Noktali Sokak, Ucarli Sokak, Ilkadim Sokak, Ankara.
Amakubo, unuttugum bir sokak ismi, Tsukuba.
Unuttugum bir sokak ismi, Koreatown, Los Angeles
Broadway st., Long Beach
Thames, Buenos Aires
Charles St., Toronto
Maclaren St., Ottawa (bir hafta sonra)
5. Milyoner olsan beni unutur musun?
Milyonerim zaten.
Buradan geriye ne kalacak? Pek bir sey degil, ilginc bir deneyimdi bu apartman. Hic bin kisilik apartmanda yasamamistim. Kendi basina bir sehir gibi, hatta bir ada gibi bazi acilardan. Okula bagli oldugu icin ogrenci aileler kaliyor. Aile olduklari icin de genellikle lisansustu ogrenciler, ayrica cogu yabanci. Apartmanin arkasindaki cocuk parkinda anneler cocuklarina her dilde bagiriyor. Burada tanidigim en hos insan benden once davranip Mayista Amerika'ya tasindi, burayi cok ozledigini soyluyor, ben de ozleyecek miyim acaba? Julia'yi ozluyorum. Yunus her U-haul (tasinma) kamyonu apartmana yanastiginda Katya mi geliyor diye soruyor. Birlikte buyumelerini cok isterdim. Galiba bu beni yoran, arkada kalanlar (gerci bu kez onlar onden gitti), huzun verici.
Thursday, July 24, 2008
Tuesday, July 01, 2008
Monday, June 30, 2008
Ottawa
Burasi Ottawa'nin merkezi. Insanlar islerine kayak yaparak gidiyorlar demisti Pablo da inanmamistim, ama burada kayak izlerini gorebiliyorum. Neyse otobusler de calisiyormus.
Ottawa'nin baskent olusunun cok ilginc bir oykusu var. 1850'lerde burasi kucucuk bir kereste kasabasiymis. Bu arada Kanada bir ulke yolunda olmakta ilerliyormus ve ulkeye bir baskent lazim olmus tabii. Listedeki tum diger isimler (Quebec sehri, Montreal, Toronto ve Kingston), sonuncusu haric coktan sehirlesmis, hatta yalanciktan baskentlik te yapmis fiyakali yerlermis, ama Fransiz sehri baskent olunca Ingiliz asillilar kizdigi, Ingiliz sehri baskent olunca da Fransiz asillilar kizdigi icin bir turlu anlasamiyorlarmis. Sonunda Ottawa, kimseyi gucendirmeyecek tek secenek olarak one cikmis, Ingiltere Kralicesi filan da karismis araya, ve herkesin bir tarafiyla guldugu minik kasaba baskent olmus. Bu oyku bir masali hatirlatiyor bana ama hangi masali emin olamadim. Sanirim tavsan ve kaplumbaga masalini, son gulen iyi guler kismini.
Bir de Ottawa'nin kendi halindeligi, memur ve universiteli sehri olusu, diger buyuk sehirlerin ona dunku cocuk gozuyle burun kivirisi Ankara'yi hatirlatiyor bana.
Temmuz sonunda tasiniyoruz.
"Mommy I can't talk"
Bunu Yunus bana Turkiye'de soyledi. Bir sabah deli gibi kekelemeye basladi, cumleyi gectim kelimeyi bile tamamlayamiyordu. Sonunda durdu ve bir cirpida Mommy I can't talk deyiverdi (burasini kekelemeden soylemis olmasi ne garip di mi). Ben de kafami duvarlara vurma istegimi yenip konusacaksin canim zamani gelince hepsi duzelecek diye bir seyler geveleyip ona sarildim. O ana kadar kekelediginin farkinda oldugundan emin degilim. Zaten isin ilginc yani da bu. O cumleyi soyledikten sonra kekelemesi bicakla kesildi. Sanki farkina varmasi, bir sorun oldugunu kabul etmesi gerekiyormus gibi.
Bundan sonra iki ay tek bir heceyi bile yenilemedi. Derken bir gun Pablo Yunus'a neden artik benimle Ispanyolca konusmuyorsun diye sormus. Yunus da benim icin Ingilizce daha kolay demis. Pablo israr etmis. Ayni gun yeniden kekelemeye basladi. Acaba bu konusmadan mi oldu filan derken bir iki gun sonra yeniden sona erdi kekelemesi.
Ozet: Anladiysam arap olayim. Ama artik kac dil konusmus umrumda degil.
Bundan sonra iki ay tek bir heceyi bile yenilemedi. Derken bir gun Pablo Yunus'a neden artik benimle Ispanyolca konusmuyorsun diye sormus. Yunus da benim icin Ingilizce daha kolay demis. Pablo israr etmis. Ayni gun yeniden kekelemeye basladi. Acaba bu konusmadan mi oldu filan derken bir iki gun sonra yeniden sona erdi kekelemesi.
Ozet: Anladiysam arap olayim. Ama artik kac dil konusmus umrumda degil.
Sunday, March 16, 2008
Cocuk edebiyati
Cocuk edebiyatinin nasil gelistigini anlatan cok ilginc bir yazi.
Towards Digital Narrative for Children: From Education to Entertainment: A Historical Perspective
ve muhtesem bir cocuk kutuphanesi:
International Children's Digital Library
Bu da Yunus'un yuvasindan acaip seker bir foto.
Towards Digital Narrative for Children: From Education to Entertainment: A Historical Perspective
ve muhtesem bir cocuk kutuphanesi:
International Children's Digital Library
Bu da Yunus'un yuvasindan acaip seker bir foto.
Subscribe to:
Posts (Atom)