Thursday, November 04, 2010

Son iki yilin iki dakikalik ozeti:
Simdi 4 kisiyiz, aramiza Cem de katildi. Hosgeldin Cem oglum!
Yunus okumayi soktu, supersin Yunus!
Ben is buldum, superim ben!
Pablo takiliyor, takil Pablo!

French immersion iyi geldi bize. Yunus cesitli diller olayinin daha bir farkinda haliyle, bunda fransizcanin da yardimi olmustur kesin. Maalesef Turkce konusmuyor, Ispanyolca bile konusmuyor hatta (buraya geldigimizde Ispanyolca konusuyordu az cok). Olsun, bayagi bir sey anliyor. Ben Turkce konusmada giderek daha basarisizlasiyorum, ingilizce kolayima geliyor, Pablo anlamiyor filan derken ohho, ipin ucu kacti kacacak, neyse ugrasiyorum. Bu sene kesin Turkiye'ye goturecegim onlari.
Cem ne dilde konusulsa dinliyor, eli mahkum hehe. Ama gecen gun Abi nerde deyince Yunus'a, Where is Mommy deyince bana bakti, bunu da not ediyor ve gidiyorum.

Monday, February 16, 2009

French Immersion

French immersion konusu Yunus'un dil gelisiminde yepyeni bir sayfa acti.
French immersion, buradaki devlet okulu seceneklerinden biri. Bir suru secenek var burada, seceneklerin icinde de secenekler var. Ornegin laik okullar var, katolik okullar var. Her ikisinin icinde de Ingilizce agirlikli ve Fransizca agirlikli secenekler var. Ayrica bir de Fransizca okullar var tabii. Fransizca agirlikli okullar French immersion uyguluyorlar, onu da early French immersion, middle French immersion ve late French immersion olarak uygulayabiliyorlar. Bir suru secenek kulaga iyi gelse de aslinda oyle olmuyor tabii. Bir kere her okulun bu kadar cok secenegi bir arada sunacak bir kapasitesi yok. Cogu bir secenekte karar kiliyor, sen de yakinindaki okulun secenegini begenmezsen daha uzaga gidiyorsun. Ama uzagin yakinina gidemiyorsun, cunku sehir bolgelere ayrilmis, o bolgelerde gezecek okul otobuslerini abuk sabuk bir sekilde paylasmislar, vs vs sonucta Yunus'u Ingilizce agirlikli okula gondermem icin ta uzaklara, yuruyerek gidemeyecegi bir okula gondermem gerekiyor. Ayrica o okulu da hic sevmedim orasi ayri. Sonunda aslinda cok supheyle baktigim French Immersion'la basbasa kaldim, cunku hemen yakindaki okul ufak bir yer ve tek sundugu secenek early French immersion.
Bu, Yunus'un gelecek seneden itibaren gunde uc saat Fransizca (zaten okul oncesinin toplami gunde uc saat), daha sonra da tum gun Fransizca egitim gorecegi anlamina geliyor. Daha kekelemekten yeni kurtulmus, ingilizcesiyle gurur duymaya baslamis Yunus'u yine atese mi atiyorum acaba? Ustelik de hic gelecegi olmadigini dusundugum, ayrica Almanca'dan hallice olsa da insanlarin neden romantik buldugunu hic anlayamadigim, Ispanyolca'ya benzerligi disinda hic bir becerisini goremedigim bir dil icin? Iste aylardir bu konuda kafa yoruyorum, uzak ve icime sinmeyen okula mi gitsin illa Ingilizce diye, yoksa yakin ve profili yuksek (gerci o profilin yuksekligi de ayri bir konu) okula mi gitsin.
Burada da bitmiyor aslinda. Bu French immersion olayi Kanada'da cok tartisiliyor, cunku genellikle orta sinif, hali vakti yerinde aileler cocuklarini French immersiona yolluyorlar, alt sinif ve gocmen aileleri de cocuklarini Ingilizce okula yolluyorlar. Devlet okul sistemi cok iyi diye sevindigimiz ulkede durum bu. Sonucta insan sinir de olsa, kendi cocugunu feda etmek istemiyor haliyle.
Onume gelen herkese fikrini sordum, cocuklarini French immersiona gonderenlere, gondermeyenlere, kendi gidenlere, gitmeyenlere, gocmen olup cocuklarini gonderenlere, cocuklarda uzmanlasmis bir sosyal yardim uzmanina, ve tabii en onemlisi, Yunus'un su anki ogretmenine, ki cok iyi bir tesaduf eseri, iki okulu da iyi taniyor. Bazilarinin soyledikleri kafama yatti, bazilarininki yatmadi. Birisi icin karar vermekten nefret ediyorum, hele boyle uzun vadeli bir konuda, cocugum bile olsa.
Neyse, sonucta kararim pekisti. French immersiona gidiyor. French immersiona gidip kekeme olan ya da deliren cocuk duymadim hic. Tekrar yuruyus mesafesindeki bir okula gidecek olmak cok iyi geliyor. Eksi 20lerde otobus greviyle iki ay yasamak da fikrimi olgunlastirdi herhalde. Ayrica Fransizca filmler hostur da.

Thursday, July 24, 2008

Sifir noktasi

Geriye sayim basladi. Bir hafta sonra yeni bir sehir, yeni bir ev, yeni bir yuva (cocuk), yeni bir bakkal, yeni bir supermarket, yeni bir sokak, yeni arkadaslar, yeni komsular, yeni cocuk parklari, vs vs. Eski korkulu heyecanlara ne oldu bilmiyorum, sadece yorgunluk ve olsun da bitsin hali.
Ozlem'in dedigini yapacagim, kimseyi mimlemem ama tamam mi.
1. 10 yıl önce ne haltlar işliyordun bakem?
1998 Temmuz galiba Turkiye'de tatildeydim, ya da gitmeye hazirlaniyordum. Belki de Izmir? Evet Ozlem Ebru Izmir'deydi o zaman. Bunalimdaydim, ne Japonya'daydim ne Turkiye'deydim kafaca. Donerken bavuldaki tahin konservesini bomba sanmislardi.
2. Belli bir sıraya dizme zahmetine katlanma ama, bu gün için yapılacaklar listendeki 5 şeyi şıp diye söyler misin?
Bugun bitti, yarini soyleyeyim: Ceviri yapacagim. Enformasyon teknolojisinin koy halkina nasil yararlari olacagi hakkinda bir yazi yazmam gerekiyor. Bergama-Ovacik olabilir. Kutu dolduracagim. Hamambocegi oldurecegim. Parkta cene calacagim.
3. Tıkınmaktan hoşlandığın bir iki abur cubur de hele?
Hurmali kareler, cikolatali kuru uzum.
4. Şİmdiye dek hangi şehirleri ya da sokak, mahalleleri varlığınla onurlandırdın?
Bogaz sokak, Noktali Sokak, Ucarli Sokak, Ilkadim Sokak, Ankara.
Amakubo, unuttugum bir sokak ismi, Tsukuba.
Unuttugum bir sokak ismi, Koreatown, Los Angeles
Broadway st., Long Beach
Thames, Buenos Aires
Charles St., Toronto
Maclaren St., Ottawa (bir hafta sonra)
5. Milyoner olsan beni unutur musun?
Milyonerim zaten.

Buradan geriye ne kalacak? Pek bir sey degil, ilginc bir deneyimdi bu apartman. Hic bin kisilik apartmanda yasamamistim. Kendi basina bir sehir gibi, hatta bir ada gibi bazi acilardan. Okula bagli oldugu icin ogrenci aileler kaliyor. Aile olduklari icin de genellikle lisansustu ogrenciler, ayrica cogu yabanci. Apartmanin arkasindaki cocuk parkinda anneler cocuklarina her dilde bagiriyor. Burada tanidigim en hos insan benden once davranip Mayista Amerika'ya tasindi, burayi cok ozledigini soyluyor, ben de ozleyecek miyim acaba? Julia'yi ozluyorum. Yunus her U-haul (tasinma) kamyonu apartmana yanastiginda Katya mi geliyor diye soruyor. Birlikte buyumelerini cok isterdim. Galiba bu beni yoran, arkada kalanlar (gerci bu kez onlar onden gitti), huzun verici.

Tuesday, July 01, 2008

Ottawa 2


Bir de yaz fotosu koyayim, haksizlik olmasin.

Monday, June 30, 2008

Ottawa



Burasi Ottawa'nin merkezi. Insanlar islerine kayak yaparak gidiyorlar demisti Pablo da inanmamistim, ama burada kayak izlerini gorebiliyorum. Neyse otobusler de calisiyormus.
Ottawa'nin baskent olusunun cok ilginc bir oykusu var. 1850'lerde burasi kucucuk bir kereste kasabasiymis. Bu arada Kanada bir ulke yolunda olmakta ilerliyormus ve ulkeye bir baskent lazim olmus tabii. Listedeki tum diger isimler (Quebec sehri, Montreal, Toronto ve Kingston), sonuncusu haric coktan sehirlesmis, hatta yalanciktan baskentlik te yapmis fiyakali yerlermis, ama Fransiz sehri baskent olunca Ingiliz asillilar kizdigi, Ingiliz sehri baskent olunca da Fransiz asillilar kizdigi icin bir turlu anlasamiyorlarmis. Sonunda Ottawa, kimseyi gucendirmeyecek tek secenek olarak one cikmis, Ingiltere Kralicesi filan da karismis araya, ve herkesin bir tarafiyla guldugu minik kasaba baskent olmus. Bu oyku bir masali hatirlatiyor bana ama hangi masali emin olamadim. Sanirim tavsan ve kaplumbaga masalini, son gulen iyi guler kismini.
Bir de Ottawa'nin kendi halindeligi, memur ve universiteli sehri olusu, diger buyuk sehirlerin ona dunku cocuk gozuyle burun kivirisi Ankara'yi hatirlatiyor bana.
Temmuz sonunda tasiniyoruz.

"Mommy I can't talk"

Bunu Yunus bana Turkiye'de soyledi. Bir sabah deli gibi kekelemeye basladi, cumleyi gectim kelimeyi bile tamamlayamiyordu. Sonunda durdu ve bir cirpida Mommy I can't talk deyiverdi (burasini kekelemeden soylemis olmasi ne garip di mi). Ben de kafami duvarlara vurma istegimi yenip konusacaksin canim zamani gelince hepsi duzelecek diye bir seyler geveleyip ona sarildim. O ana kadar kekelediginin farkinda oldugundan emin degilim. Zaten isin ilginc yani da bu. O cumleyi soyledikten sonra kekelemesi bicakla kesildi. Sanki farkina varmasi, bir sorun oldugunu kabul etmesi gerekiyormus gibi.
Bundan sonra iki ay tek bir heceyi bile yenilemedi. Derken bir gun Pablo Yunus'a neden artik benimle Ispanyolca konusmuyorsun diye sormus. Yunus da benim icin Ingilizce daha kolay demis. Pablo israr etmis. Ayni gun yeniden kekelemeye basladi. Acaba bu konusmadan mi oldu filan derken bir iki gun sonra yeniden sona erdi kekelemesi.
Ozet: Anladiysam arap olayim. Ama artik kac dil konusmus umrumda degil.

Sunday, March 16, 2008

Cocuk edebiyati

Cocuk edebiyatinin nasil gelistigini anlatan cok ilginc bir yazi.

Towards Digital Narrative for Children: From Education to Entertainment: A Historical Perspective

ve muhtesem bir cocuk kutuphanesi:

International Children's Digital Library




Bu da Yunus'un yuvasindan acaip seker bir foto.

Friday, December 14, 2007

Bir kac gelisme

Su gecen uc ayda butun dunyamiz degisti ailecek, ama Yunus'un dil mucadelesiyle ilgili iki onemli gelismeyi yazacagim sadece:

Birincisi: Tamamen tesaduf eseri, cok dilli cocuklar uzerine master yapmis, ustune ustluk kekemelik konusunda da calismis biriyle tanistim.
Ikincisi: Burada devletin giderlerini karsiladigi, kucuk cocuklarin dil problemini kesfedip cozmeye dayali bir kurumun varligini kesfettim.

Ikincisi belki kulaga daha iyi geliyor, ama asil birincisi cok iyi oldu, cunku Ben yalnizca bilgili degil, ayrica cok pozitif biri, hem dert dinlemeyi de biliyor. Onun soylediklerinin ozeti: Kucuklugunde bu nedenle konusma problemleri yasayan cocuklardan hicbirinin buyudugunde bu nedenle sorun yasadigi ispatlanmamis, kaydedilmemis, yani eninde sonunda is tatliya baglanacak. Kekemelik de buyuk ihtimalle konusmasi geri kaldigi icin, yani bu hallolunca kekemelik de gececek. Bir kac oneri: Bir seyi yarim yamalak soylediginde, Turkce olmasa bile, dogrusunu tane tane soyle, dogrusunun ne oldugu kafasinda kalsin. Kitap, resim kullan, tesvik et. Kekemeligini asla yuzune vurma. Asla Turkce konusmaktan vazgecme, ucunu de halledecek eninde sonunda, sadece zaman meselesi.

Bu son onerinin nedeni, bunu ciddi ciddi dusunmeye baslamamdi, yani artik yeter bu cocugun cektigi bari bir dili ortadan kaldiralim da biraz yuku hafiflesin diye dusundum. Su bahsettigim kurumdaki bir kadin da iyi olabilir dedi. Ama Ben caydirdi beni, zaten Yunus da hayrola nooluyor der gibi bakiyordu yuzume ben Ingilizce konustukca.

Bunu hep bir sorun olarak yasamak cok cesaret kirici, yani herhalde birileri duysa kizim buldun da bunuyorsun der, millet cocugu iki dil konussun diye servetler harciyor vs. Ama Yunusun konusmasi cok geride, ve bunun sosyal hayatini kotu etkiledigini artik gozlerimle goruyorum. Aslinda hersey bakis acisi. Cocuklar icin isitme cihazlari uzerinde calisan bir arkadasim anlatmisti: eger aileler cocuklarinin sorunundan utaniyorsa cocuklar da negatif yaklasiyor, aileler bunu bir ozellik gibi gorup pozitif yaklasirlarsa cocuklar da daha kolay atlatiyorlar diye. Sanirim bu konuda bir firin daha ekemk yemem gerekiyor.